Bankacılıkta Sermaye Yeterlilik Oranı Nedir ve Neden Önemlidir?
Sermaye Yeterlilik Oranı Nasıl Hesaplanır?
Sermaye yeterlilik oranı, bir banka sermayesinin risk ağırlıklı varlıklara (risk-weighted assets, RWA) oranlanmasıyla hesaplanır. Sermaye yeterlilik oranı; bankalara ait farklı risk seviyelerine sahip varlıkları dikkate alarak riskli varlıkların toplamını bulur ve bu varlıkların bankanın sermayesiyle karşılanıp karşılanamayacağına ait bilgi verir. Bankanın karşılaşabileceği kredi riski, piyasa riski ve operasyonel risk gibi faktörlerin tamamı değerlendirilerek risk ağırlıklı varlıklar belirlenmektedir. Sermaye yeterlilik oranı formulü aşağıdaki gibidir:
Sermaye Yeterlilik Oranı Hangi Bileşenlerden Oluşur?
Sermaye yeterlilik oranı, aşağıdaki 2 ana öğeden oluşur:
- Tier 1 sermayesi (çekirdek sermaye)
- Tier 2 sermayesi (tamamlayıcı sermaye)
Tier 1 Sermayesi (Çekirdek Sermaye) Nedir?
Çekirdek sermaye (Tier 1 sermayesi), bankanın en sağlam ve likit sermaye unsurlarından oluşur ve adi hisse senetlerini, öz kaynakları ve dağıtılmamış karları içinde barındırır. Çekirdek sermaye, bankaların ani finansal şoklara karşı dayanıklı olabilmesi ve olağan faaliyetlerini sürdürebilmesi için çok önemlidir. Basel III kriterine göre, Tier 1 sermayesinin minimum %6 olması şarttır. Basel kriterleri, Basel Komitesi tarafından yayımlanır ve bankaların asgari sermaye gereksinimlerinin ölçülmesi için gerekli standartları belirler. Basel Komitesine göre Tier 1 sermayesi, bankaların dayanıklılığını artırmasında kritik öneme sahiptir.
Tier 2 Sermayesi (Tamamlayıcı Sermaye) Nedir?
Tamamlayıcı sermaye (Tier 2 sermayesi), bankaya ait diğer sermaye unsurlarından oluşur ve yeniden değerleme rezervleri, uzun vadeli borçlar ve çeşitli hibrid sermaye araçlarını içinde barındırır. Tamamlayıcı sermaye, bankaların sermaye yapısını güçlendirir fakat likiditesi ve dayanıklılığı çekirdek sermayeden daha düşüktür.
Sermaye Yeterlilik Oranı Neye Göre Belirlenir?
Sermaye yeterlilik oranı, Basel Komitesinin (BCBS-Basel Committee on Banking Supervision) Basel I, Basel II ve Basel III kriterlerine göre ve uluslararası bankacılık düzenlemeleri ile belirlenir. Basel kriterleri, bankaların sermaye yeterliliği, likidite ve risk yönetimi standartlarını belirleyerek dünya çapındaki finans sisteminin istikrarlı şekilde sürdürülmesini sağlamaktadır.
- Basel I: 1988 yılında yürürlüğe giren Basel I kriteri, bankaların sermaye yeterlilik oranlarını belirlemek için kullanılan ilk uluslararası standartlar bütünüdür ve bankaların minimum %8'lik sermaye yeterlilik oranına sahip olmasına dair şart koşar. Basit ve doğrudan yaklaşım ile sermaye yeterliliğinin hesaplanmasını amaçlamıştır fakat bankaların sahip olduğu riskleri yansıtma konusunda yetersiz kalmıştır.
- Basel II: 2004 yılında yürürlüğe giren Basel II kriteri, sermaye yeterlilik hesaplamalarını daha hassas hale getirmiştir ve risk yönetimine daha çok yönelmiştir. Basel II kriterinin minimum sermaye gereksinimleri, denetim süreci ve piyasa disiplini olmak üzere 3 ana unsuru vardır ve bankaların risklerini daha iyi ölçmelerini ve yönetmelerini sağlayacak şekilde karmaşık bir planlama örneği sunmuştur.
- Basel III: 2010 yılında yürürlüğe giren Basel III kriteri, 2008 ekonomik krizinden sonra bankaların sermaye yapısını ve likiditelerini daha çok güçlendirmek için geliştirilmiştir. Basel III kriteri ile sermaye tamponları, likidite oranları ve kaldıraç oranları gibi farklı yeni düzenlemeler getirilmiştir ve bankaların yaşayabileceği daha karmaşık risk türlerine karşı daha sağlam durmasını amaçlamaktadır. Basel III ile bankaların riskli varlıklara karşı sahip olmaları gereken minimum sermaye oranları artmış ve finansal krizlerin etkilerinin azalması hedeflenmiştir.
Sermaye Yeterlilik Oranı Bankaların Risk Yönetiminde Nasıl Rol Oynar?
Sermaye yeterlilik oranı, bankaların risk yönetimine dair stratejileri açısından kilit noktadır. Sermaye yeterlilik oranı, aşağıdaki risk faktörlerinin belirlenmesinde ve değerlendirilmesinde rol oynamaktadır:
- Kredi Riski: Bankaların kredi müşterilerinden kaynaklanan temerrüt riskini yönetmelerini sağlamaktadır.
- Piyasa Riski: Piyasa fiyatlarındaki dalgalanmaların yaratabileceği zarar durumunu ortaya koyar.
- Operasyonel Risk: Banka ekibi tarafından yürütülen süreçlerden, insan kaynaklı hatalarından ve banka dışındaki olaylardan kaynaklanabilecek risklerin azaltılmasına olanak sağlar.
Türkiye'de Sermaye Yeterlilik Oranı Uygulamaları Nasıl Yapılır?
Türkiye'de sermaye yeterlilik oranı uygulamaları, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından belirlenir ve Basel düzenlemelerine uygun olarak yürütülür. BDDK, bankaların sermaye yeterlilik oranlarını düzenli olarak takip ederek gerekli olduğunda müdahale etmektedir. Türkiye'deki bankaların, yerel ve global düzenlemelere uyum sağlayarak sermaye yapılarını güçlendirmek ve olası risk durumunu yönetme zorunluluğu bulunmaktadır. BDDK (Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu), bankaların finansal sağlamlıklarını artırmak ve kriz dönemlerinde daha dayanıklı olmalarını sağlamak amacıyla 2020 yılında yürürlüğe giren "Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik" ile bankaların sermaye yeterlilik oranlarının hesaplanması ve raporlanmasına ilişkin usul ve esasları belirlemiştir.
Sermaye Yeterlilik Oranı ve Finansal Krizler Arasındaki İlişki Nedir?
Sermaye yeterlilik oranı, bankaların olası ekonomik krize karşı dayanıklılığını belirleyen önemli bir faktördür. Sermaye yeterlilik oranı sağlıklı olmayan bankalar, kriz dönemlerinde iflas riskiyle karşılaşabilir. 2008 ekonomik krizi, bankaların sermaye yapısının riski karşılama anlamında ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. 2008 ekonomik krizi sonrasında önceki kriterlerden daha sıkı olacak şekilde Basel III düzenlemeleri getirilmiş ve bankaların sermaye yeterlilik oranları artırılmıştır. Bununla bankaların finansal sisteminin dayanıklılığının güçlendirilmesi hedeflenmiştir. 2008 ekonomik krizi, bankaların sermaye tamponlarının yetersizliğini ve riskli varlıkları finanse etme kapasitelerinin zayıflığını ortaya koymuş ve bankaların likidite krizleriyle karşı karşıya kalması neticesinde birçok bankanın iflası ile sonuçlanmıştır. Kriz sonrası getirilen özellikle Basel III düzenlemeleri, bankaların benzer krizler sırasında yaşayacağı etkilerin minimize edilmesini hedeflemektedir.